• Anasayfa
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/deliballilar
  • https://twitter.com/deliballilar
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • Şenlik Alanı
    • Deliballılar Köyü
    • Şenlik Alanı
    • Deliballılar Köyü
    • Köy Camisi
    • Deliballılar Köyü
    • Köy Camisi
    • Deliballılar Köyü
    • Tarihi Eski Okul
    • Deliballılar Köyü
    • Gençlik Kulübü / Köy Muhtarlığı
    • Deliballılar Köyü
    • Köy Meydanı
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • Konserve Binası
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • Kocasu
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
    • Deliballılar Köyü
    • www.deliballilar.com
Gürkan Aydemir
gurkan.aydemir@gmail.com
SAÇMALAYAN ZİHİN IŞILDAR-1
27/01/2012

SAÇMALAYAN ZİHİN IŞILDAR-1

 

“Öncelikle bu yazıyı okuyacak kişilerden hatalarımdan dolayı özür diliyorum. Hepinizin malumu olduğu üzere ülkemizdeki eğitim sistemi (LGS,OKS,ÖSS,YGS,LYS ve aklıma gelmeyen onlarcası) beni ve benim gibi bir çok kişiyi adeta bir bilgisayar gibi sayılarla düşünmeye itti ve ben biraz da kendi yanlışlarımın sonucu olarak kelimelerle değil sayılarla konuşabiliyorum. Bu nedenle kendimi ifade ederken yapacağım hatalardan dolayı anlayışınızı bekliyorum.”

 

 

Bir kaç gündür kafamı fazlasıyla kurcalayan bir soru var. “Köyümüz geçmiş bayramlarda gerçekten daha mı kalabalıktı, yoksa ben ve benim yaş grubum sadece elliye kadar sayabildiğimiz için bize mi öyle geliyordu?” . Ya da başka bir deyişle “Eskiden bayramlar daha mı güzeldi, yoksa biz yeterince bayram görmediğimiz için hala alabileceğimiz tatlar mı vardı?”

 

Kendimi birinci seçeneklere inandırmaya çalışıyorum düşündüğüm bir kaç gündür, ve fakat başaramıyorum. İkinci seçenekler delilleriyle karşımda duruyor. Özellikle ikinci sorudaki ikinci şık birincisi karşısında gerçekten çok güçlü duruyor. Neden mi? Sanırım bundan sonrası biraz benim kişisel gözlemlerime dayanıyor ve okumamak belki okumaktan çok daha sağlıklı.


Modern hayat insanları yani ve sizi beni değişmeye zorluyor tıpkı babalarımızı ve annelerimizi ve hatta dederimizi ve ninelerimizi zorladığı gibi. Artık daha çok şey biliyor, daha çok şey görüyor ve daha çok eğleniyoruz, eskiye göre dünyayı çok daha farklı algılıyoruz. Çok değil yirmi yıl önce insanlara şaşkınlıktan dillerini yutturabilecek davranışlar bugün anne ve babalarımız tarafından garipsenmiyor ve gayet anlayışla karşılanıyor.


Biz bu değişime kapılmış giden insanlarız aslında, ama bir farkla biz gelenek ve yeni arasında tercihimizi yeni yanında kullanırken aynı zamanda gelenekte de tatlı bir yan olduğunu iddia eden insanlarız. Bu yüzden ne tam anlamıyla yeniyi kabullenebiliyoruz ne de geleneklerimizi tam anlamıyla koruyabiliyoruz. Belki bir çoğumuzun kulağına bu melez halimiz iyi bir çözüm olarak gelebilir. Ama maalesef kulağa hoş geldiği kadar uygulamada başarı elde edilemedi bugüne kadar. Bu yüzden eski bayramlar daha kalabalık ve güzeldi, yine bu yüzden hepimiz yeniyle hayatın kolaylaştığını itiraf etsek de geçmişe ve geleneğe bir bağlılık duyuyoruz.


Peki yeni ve geleneği niye seviyoruz? Yeniyi seviyoruz; çünkü yeni bizi farklı yapıyor. Yeni bize çevremizde herkesin sahip olduğundan daha farklı mallar ve düşüncelere sahip olmayı vadediyor. Geleneği seviyoruz, çünkü sadece gelenekler modern dünyanın yapaylıklarından bunalan bizlere samimi geliyor ve sadece gelenekle çevremizdeki insanlarla yapay olmayan bir iletişim kurabiliyoruz. Şimdi bu teşhisi yaptıktan sonra gelenek ve yeninin birleşmesi ne demek, bunu nasıl açıklayabiliriz?

 

Sanırım bunu açıklamaktan çok örneklemek daha doğru olacak... Mesela ılımlı islamcılar, ayağında adidas ayakkabılı sosyalistler, mesela kot pantolon, tişört ve başında yazmayla köylü kızlar, kravat takan imamlar, mesela doğum yeri deliballılar köyü olan gürkan'la new york tan gelen daniel'ın aynı tişörtü giymesi... Gerçekten mutlu muyuz bu karma yaşamla. Örneğin ben mutlu muyum bu tişörtü giymekten, ya da gerçekten mutlu ediyor mu bizi düğünlerde konvoya girmek, ya da gerçekten köyümüzde yapılan bir düğüne köy düğünü demek mümkün mü?


Emin abi burada sana ve senin gibi geleneğe değer veren (az ya da çok) köyümüzün modern insanlarına soruyorum. Geleneği kendimize ambalaj yapabilmek için yeniyle kirletmek gerçekten acı verici değil mi? Mesela köy gününde tavuklu pilav yemek ne kadar da köyümüzün geleneğine uygun bir davranış, değil mi; mesela köyde düğün yapıp takım elbise giymek, org eşliğinde aşağıdan oynamak ne kadar da dahiyane bir icat...


Şimdi ne yapacağız diye soranlar olmuştur eğer buraya kadar okuyan olduysa... Ben diyorum ki; karşımızda iki yol var: Kayıtsız şartsız yeniyi seçmek ya da kayıtsız şartsız yeniyi reddetmek. Bizim bunları ortasında bir yol diye gördüğümüz bizim yaşantımız aslında yeniyi seçmenin makyajlı hali. Biz babalarımızdan biraz farklıyız, onlar kendi babalarından... Büyük dedelerimizle benzerliğimiz insan olmanın gereklerinden öteye geçmez. Emin abi yine sana sesleniyorum. Diyelimki her şeye rağmen geleneği seçmeye yani yeniyi reddetmeye karar verdik senle ben. Şu bir gerçek ki; gelenek modern gibi bireysel bir hayat tarzına izin vermiyor. Yani, geleneksel bir yaşamı seçebilmek için bir grup insana, bir topluluğa ihtiyacımız var. Biz farz et o kadar güçlüyüz ki geleneği yeniye tercih ettik; ama insanlardan bunu beklemeye hakkımız var mı sence? İnsanlardan rahatlarını terk edip, fedakarlık yapıp yeniyi reddetmelerini istemek (az ya da çok) sence de biraz acımasızlık değil mi?


Eminim bana soruyorsundur şimdi köyümüze bağlılığımızı göstermenin bir yolu yok mu ya da daha ileriye gidip köye hiç bağlılığımız yok mu? Evet var ama (biraz sert olacak biliyorum) bu bağlılığı Hrant Dink'in şu sözünden yola çıkarak açıklayacağım:”Evet, biz Ermenilerin bu topraklarda gözümüz var. Var, çünkü kökümüz burada. Ama merak etmeyin. Bu toprakları alıp gitmek için değil. Bu toprakların gelip dibine gömülmek için...” Evet bizim de köyümüze bağlılığımız var ama köyümüzde geleneklerimizi sürdürmek için bir bağlılık değil,bu kökümüzün dayandığı toprakların altında yatmak için bir bağlılık...


Sanırım buraya kadar yeterince saçmaladım. Şimdi gelelim yazıyı yazmamdaki asıl amaca... Gençler nasılsınız? Köyde çay demleyip beraber içmeyiz; ama bu aralar bir yerlere gidip bir çay içsek nasıl olur?


Ne dinleyelim:”http://www.youtube.com/watch?v=rpbzSsWvi9Y”(Mustafa Ertuğrul'a sevgilerle)

Günün sözü:“Biz, Allah’ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz.”(Bakara, 138)


04.03.1433

Cuma

gürkan aydemir



3459 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kültür Üzerine Denemeler - 30/09/2013
Kültür Üzerine Denemeler
Bir Şiir-Bir Türkü-Bir Şarkı-Bir Söz - 30/07/2012
İnsan Yaşadığı Yere Benzer
KARAKEÇİLİLER - 09/12/2010
Madem karakeçililer aşiretindeniz biraz tanıyalım karakeçilileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam27
Toplam Ziyaret167038
Hava Durumu
Takvim